DOĞU AVRUPA'NIN EN BÜYÜK ÜRETİM MERKEZİ ; İNEGÖL

Saloni Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özbek, İnegöl Mobilyasının ulaştığı seviye ve bundan sonraki hedeflerini anlattı.

DOĞU AVRUPA

Saloni Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özbek, İnegöl Mobilyasının ulaştığı seviye ve bundan sonraki hedeflerini anlattı. Hem şirketlerinin hem mobilya şehri İnegöl’ün geleceğine ışık tutan açıklamalarda bulunan Özbek, “İnegöl Mobilyasının en önemli farkı, 100 yılı aşkın bir mobilya üretim tecrübesi olması. Aynı zamanda İnegöl, Doğu Avrupa’nın en büyük mobilya üretim merkezi” dedi.

Saloni Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özbek, hem şirketlerinin hem de İnegöl Mobilyası ile Türkiye Mobilya Sektörüne yönelik son gelişmeleri Mobilyanın Başkenti Dergisine değerlendirdi. Nisan ayında Anonim Şirket olmaya hazırlanan, 22 yıldır İnegöl’de vizyonu ve misyonuyla fark oluşturan Saloni Markasının dünden bugüne değişimi ile İnegöl Mobilyasının gelişimini değerlendiren Özbek, artık İnegöl’ün asırlık markalar oluşturmaya odaklanması gerektiğine vurgu yaptı.

DÜNYA PİYASASINA GÖRE; DAHA KALİTELİ, DAHA HIZLI VE DAHA UCUZ ÜRETİM

“Neden İnegöl Mobilyası?” sorusuna yanıt veren Haluk Özbek, İnegöl Mobilyasının avantajlarının aslında çok büyük matematiksel ispatları olduğuna dikkat çekti. Özbek, “Şöyle ki günümüz dünyasında, günümüz endüstrilerinin tamamında verimli üretim, ürünün fiyatını belirleme aşamasında çok çok önemli. İnegöl şunu başardı; İnegöl sanayisi değerli ve butik ürünleri daha seri ve daha hızlı üretebilen bir kabiliyete sahip. Hem seri hem ürün tasarımında dünya standartlarını, dünyanın modasını takip edebilen seviyede tasarımlar çıkarıyor İnegöl Mobilyacılığı. Ürününüzün tasarımı hem çok güncel hem de Avrupai ya da bir başka deyişle Eurostil. Bizler bunu önemsiyoruz. Dünya mobilyacılığında dünya standartlarına uygun, dünyadaki kullanıcıların beğenebilecekleri tasarımı ortaya koyacaksınız, aynı zamanda bu ürünü daha hızlı ve daha ekonomik koşullarda üreterek maliyetlerinizi de rakiplerinizden biraz daha aşağıya çekeceksiniz. İnegöl Mobilyasının bence en büyük avantajı bu. Bu avantaj da özellikle son yıllarda meslektaşlarımızın küçük atölyelerden biraz daha orta ve büyük ölçekli atölyelere geçmeleri, bu atölyelerde artık fabrikalaşmaya doğru gitmeleri var ancak şirketlerimiz fabrikalaşırken, aslında merkezimizde yine butik üretim var. Yüksek standartlarda çeşitlendirilmiş tasarım var İnegöl Mobilyacılığında. Bunu daha sanayici mantığı ile üretiyoruz artık İnegöl mobilyacıları olarak” dedi.

FİRMALARI ARTIK MÜHENDİSLER DİZAYN EDİYOR

Firmaların da zamanla geliştiğini ifade eden Haluk Özbek, İnegöl sanayisinin yaşadığı dönüşümü ise şöyle anlattı: “Hemen hemen orta ve üst ölçekli tüm fabrikalarımızda, ki bunların sayısı artık yüzlerce oldu… Bu fabrikalarımızın tamamında bir mühendis grubu var artık. Bunlar; ürünün sağlamlığı, dünya standartlarına uygunluğu, ürünün sertifikalandırılması, güvenli ve sağlıklı üretilmesi, ürünlerin israfsız, verimli ve karlı üretilmesi, daha zekice ve mantıklı üretim programları yaparak, dijital altyapıyı da kullanarak o çeşitlendirilmiş ürünleri yüksek standartlarda nasıl üretirizin çalışmalarını yapıyorlar özellikle son 10 yıldır. Bunlarla birlikte büyük şirketlerimiz bir ölçek yakaladığı için bu şirketlerin çoğunda artık endüstriyel tasarımcı, iç mimar, mağaza dekorasyon ekibi, stayling ekibi gibi bu işin moda ve tasarımını ilgilendiren departmanlar var. Bizim 2 tane fotoğraf stüdyomuz var örneğin. Yine bu orta ölçekli şirketlerimizin çoğunda artık grafikerler, sanat uzmanları, dijital marketing uzmanları, dış ticaret departmanları bulunuyor.”

İNEGÖL, DOĞU AVRUPA’NIN EN BÜYÜK MOBİLYA ÜRETİM MERKEZİ

İnegöl’ün 100 yılı aşkın mobilya tecrübesinin olduğunu da hatırlatan Özbek, “İnegöl Mobilyasının üretim maliyetlerinde iş gücünün bu mobilya ekosisteminde artık güçlenmiş olması ki 100 yılı aşkın bir mobilya üretim tecrübesi var şehrimizin. Türkiye’nin mobilya ihtiyacının yüzde 50’sinden fazlasını karşılıyor İnegöl. İhracatta bu yıl artık hemşerilerimiz toplam üretimlerinin yüzde 25’ten fazlasını gönderiyorlar. İhracat satışlarında da genelde kendi markalarımızla 150’den fazla ülkeye ürün satıyoruz. Mobilyacılarımız şu anda 5 ayrı sanayi bölgesinde üretim yapıyor. Tedarikçilerimizin de sunta, sünger, kumaş gibi üreticilerin bu ekosistem içerisinde neredeyse yürüyüş mesafesinde olması… Ahşap üretiminde zaten şehrimiz Osmanlı’dan bu yana kereste ve ahşap üretiminde öne çıkıyor. Lojistik anlamında Türkiye’de hiçbir bölgede olmayan bir lojistik ağımız var. En ücra kasabalara bile 24 saatte bir giden nakliyecilerimiz var. Aynı zamanda İnegöl’ümüzde artık müşteri anlamında da bir çekim alanı oluştu. Doğu Avrupa’nın lokasyonunda kalıyor İnegöl. Doğu Avrupa’nın en büyük mobilya üretim merkezi İnegöl. Yine çarşılarımızı zikredecek olursak; Ertuğrulgazi Caddesi, geçmişten gelen Osmanbey Caddesi, Mobiliyum AVM, İmotim, Mobilimo ve onun dışında yine caddedeki mağazalarımızla muazzam bir mobilya satış ve sunum marketi İnegöl. Hem toptan hem perakende anlamında. Ancak ihracatçı özelliğin, toptan özelliğin her zaman bir numara olması gerektiğini de ifade etmek istiyorum” açıklamalarında bulundu.

SALONİ’Yİ SALONİ YAPAN ÖZELLİKLER

Saloni Mobilya hakkında da konuşan Özbek, Nisan ayı itibariyle Anonim Şirket olacaklarını belirterek; “Şirketimiz 22’nci yılında. Nisan ayı itibariyle de Anonim Şirketi oluyoruz. Şirketimiz bünyesinde hem kendi amiral gemisi olan yumuşak grup hem de 3 yıldır sert grubun üretimleri mevcut. 6 ayrı fabrikada üretimimiz sürüyor metal altyapımız dahil. Bunların bazılarında farklı ortaklıklar da oluşturduk. Ana hissedar ve kurucu olmamıza rağmen bu işin nitelikli üreticileri ile beraber bir marka altında toplanma hedefimiz de var. Şirketimiz kurulduğu günden bu yana yüksek standartlarda ürün üretmeye çalışıyor. Yüksek standartlarda ürün üretmek, yani müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutmak bizim için çok çok önemli. Yine müşterilerimizle birlikte çalışan memnuniyeti bizler için çok önemli. Saloni’de şu anda asgari ücretle çalışan bir tane bile elemanımız yok. Dolayısıyla çalışan memnuniyeti, onların sosyal imkanları, yeme içme alanları, eğlence ve dinlenme alanları, çalışma saatleri, onlara sunduğumuz maddi ve manevi destekler şirketimiz için çok çok önemli. Diğer taraftan yüksek standartlarda ürün ürettiğinizde, bunu mutlaka ihraç ediyor olmanız lazım. Özellikle gelişmiş ülkelerde mobilyaya ödenen bedel daha yüksek olduğundan, ki biz kurulduğumuz günden bu yana Avrupa pazarını çok önemsiyoruz ama son 4-5 yıldır tam konsantre olmuş durumdayız bu pazarlara. İyi bir ihracat ekibimiz var. Almanya’da da bir ihracat merkezi ve bu merkezde bir ihracat ekibi oluşturduk. Fakat bu ekipleri yabancılardan oluşturduk, o bölgenin insanlarını istihdam ediyoruz. İşin özünde, kurulduğumuz günden bu yana İnegöl’deki hiçbir hemşerimizin ürününü taklit etmeyiz. Beyaz yaka personelde hiçbir zaman bir şirkette çalışan personelle iş görüşmesi yapmayız. Bunlar bizim etik kurallarımız. Farklı olmaya çalışırız tasarımlarda. Zaman zaman dünya tasarımlarından etkilendiğimiz olmuştur ancak özellikle son yıllarda çok kuvvetli bir tasarım ekibimiz var. Tasarımlarımızı yüzde 100 kendimiz yapıyoruz. Kendi tasarımınız olduğunda, müşterinin de farklı bir ürün veya firmayla sizi kıyaslama imkanı kalmıyor. Fiziksel alan çok önemli. 25 bin m2’de yeni bir alan oluşturduk. Teknolojiyi de burada üst seviyede kullanmaya çalışıyoruz. Yumuşak grupta 1-2 yıl içerisinde 50 milyon TL civarında yeni yatırımlar yapacağız. Ulusal kanallarda reklam çalışmalarına da başladık” diye konuştu.

50 YILLIK, 100 YILLIK MARKALAR OLUŞTURMALIYIZ

Son olarak hem tüm sanayicilere çağrı niteliğinde hem de gelecek adına vizyonu ortaya koyan cümlelerle konuşmasını sonlandıran Haluk Özbek, “Biz bütün meslektaşlarımızı destekliyoruz, bilgi paylaşıyoruz. Çünkü İnegöl Mobilyasını beraber yaşatırsak ilelebet mutlu oluruz. Bireysel zenginleşmenin ön planda olduğu bir sanayileşmeyi biz doğru bulmuyoruz. Bugün artık İnegöl’ün gurur duyacağı konu şu olmalı; 50 yıllık kaç firmamız, kaç markamız var. 100 yıllık markalar oluşturmalıyız. Çünkü endüstride şöyle bir şey var; şirketler 20 yıl sadece yatırımcısına hizmet ediyor. Onun beklentileri, hevesleri vs. 20 yıl sonra artık ülkeye daha faydalı olmaya başlıyor. Oradaki sanayici de olgunlaşmış oluyor ve artık ülkeme daha fazla nasıl katkı sağlarım düşüncesine bürünüyor. Dolayısıyla 20 yıldan sonra korumacı sanayicilik oluşmaya başlıyor Türkiye’de maalesef. Sermayeyi koruyan bir sanayicilik. Bu doğru bir şey değil. Oradaki yatırımcı ve işadamı kendi sermayesini korumaktan ziyade ülkeme nasıl faydalı olabilirim, nasıl uluslararası şirket olabilirim düşüncesinde. Çünkü artık 20 yıl olmuş, tecrübesi var, parası var, imkanları var. Onun küresel ölçekte kazançlı bir şirket olması daha kolay. Tam bu noktaya geldiğinde şirketler; yeter bize bu kadar, kiralık mülk oluşturalım düşüncesine giriliyor. Bu ülkemiz için çok zararlı bir sanayici politikası. Ben İnegöl’ün özellikle genç girişimcilerinden çok ümitliyim” dedi.