Dünya Ticaret Örgütü ve IMF hükümetleri maske, koruyucu kıyafet, eldiven, solunum cihazı, nabızölçer, ateş ölçme cihazları, dezenfektan gibi talebin yüksek olduğu tıbbi malzemelerin ihracatına getirilen kısıtlamaları azaltmaya davet etti.
Türkiye’de de 4 Mart 2020 tarihinde bu tür ürünlerin ihracatı Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararla “İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ” listesine eklenerek, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’ndan ihracat için izin alınması şartı getirilmişti. Ayrıca 25 Mart 2020 tarihinde tek kullanımlı tıbbi maske ithalatına da İlave Gümrük Vergisi alınmasına ilişkin Resmi Gazete’de bir karar yayımlanmıştı. Birçok ülke iç piyasalarının talebini karşılayacak arzın yetersiz kalacağı endişesiyle benzer sınırlamalar ve izin tedbirlerini hızlı bir şekilde uygulamaya koymuştu.
Dünya Ticaret Örgütü herhangi bir ülkenin ya da bölgesel ekonomik örgütün ihracat ya da ithalat konusunda uygulayacağı kota, tarife ya da devlet teşvikleri gibi küresel ticareti olumsuz etkileyecek doğrudan ya da dolaylı müdahalelere her zaman karşı bir tutum sergilemiştir. Tıbbi ürünlere ihtiyacın fazla olduğu ve küresel boyutta giderek arttığı bu pandemi döneminde salgından daha fazla etkilenen Avrupa ülkelerinde yurt içi arz yetersiz olduğundan bu taleplerin yurt dışından hızla karşılanması gerekmekte. Bu nedenle, tıbbi malzeme, ilaç ve gıda gibi temel hayati ihtiyaçların dış ticaretinin önündeki yasal engellerin azaltılması insani ihtiyaçların karşılanmasını kolaylaştıracağı gibi küresel ekonomik daralmanın azalmasını da sağlayabilir.
Devletlerin ihracat ve ithalat konularında uyguladığı yasal mevzuat ve prosedürlerin zorluğu karantina günlerinde dış ticareti daha da zorlaştırıyor. Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Birliğinin A.TR ve diğer Dolaşım Belgeleri ile Menşe ispat belgelerinde gümrük memurlarının ıslak imzasının olması şartındaki tutumları ihracat sevkiyatlarının aksamasına sebep oldu. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü ile Avrupa Komisyonu arasında gerçekleşen görüşmeler neticesinde 24 Nisan 2020 tarihinden itibaren dolaşım ve menşe belgelerinde gümrük memurunun ıslak imza atması şartının kaldırılacak olması ihracatçılar açısından sevindirici bir gelişme oldu.
Her ne kadar virüsün evraklar aracılığıyla yayılabileceğine dair somut veriler bulunmasa da Gümrük ve Lojistik sektöründe çalışanların ihracat ve ithalat için ne kadar evrak orjinali ile işlem yapmak yükü bulunduğu düşünülürse evrakları taşıyan çalışanların dolaşımının oluşturduğu temasın boyutları virüsün yayılmasını arttırma potansiyeline sahip. Sadece bir A.TR en azından Gümrük Müşavirliği çalışanları, Lojistik firması çalışanları, şöförler, Gümrük Müdürlüğü Memurları ve aynı şekilde karşı ülkelerdeki gümrüklerin elemanları arasında dolaşmak zorunda kalıyor. Bu nedenle dijital dönüşümün birçok sektör için bir tercihten ziyade zorunluluk haline geldiği bu günlerde hükümetlerin karşılıklı olarak anlaşmaya vararak özellikle dış ticarete yönelik tüm ıslak imzalı orijinal evrak şartlarının hızla dijital ortama taşınması yönünde entegrasyonlarını tamamlamaları gerekiyor.