Kurulduğu 1991 yılından beri İnegöl´e vizyon katacak birçok projeye imza attan İGİAD, hem bilgi birikimi hem de isabetli öngörüleri ile adını duyuran finans dünyasının duayen isimlerinden Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanlığını yürüten Prof. Dr. Özgür Demirtaş´ı İnegöl iş dünyası ile buluşturdu.
İGİAD AİLESİ BÜYÜYOR
Osmanlı Sarayı Düğün Salonunda düzenlenen ve yaklaşık bin 300 kişinin katılım gösterdiği seminerin açış konuşmasını yapan İGİAD Başkanı Hakan Özdemir, ?Öncelikle vefat eden derneğimizin onursal üyesi İnegölümüzün kıymetli işadamlarından Can Köseleci ağabeyimize Allah´tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Geçen yıl konuk ettiğimiz, anlatımı hipnoz etkisi yaratan Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı-Ekonomist Özgür Demirtaş hocamızı üyelerimizden gelen yoğun talepler üzerine ikinci kez üyelerimiz ve siz değerli misafirlerimizle buluşturuyoruz. Bizleri kırmayıp davetimize iştirak ettiği için kendisine teşekkür ediyorum. İGİAD ailesi gün geçtikçe büyümeye devam ediyor. Rozet ve Üyelik Sertifikası takdimini gerçekleştireceğimiz yeni İGİAD üyesi arkadaşlarıma üyeliklerinin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum, aramıza hoş geldiniz? dedi.
KOBİ´LER BÜYÜMEDEN YAŞLANIYOR
İGİAD tarafından düzenlenen anket çalışmasının sonuçlarını da açıklayan Başkan Özdemir, ?Yaptığımız anket çalışmasında, KOBİ´lerimizin büyümeden yaşlandığını ve yok olduğunu tespit ettik. Peki, şirketler niçin büyüyemiyor? Bunların belli başlı sebeplerini sıraladığımızda, birçok sektöründe benzer nedenlerden dolayı büyüyemediklerini göreceğiz. Pazara girişin çok kolay olması; Canı sıkılan birkaç makine alıp, üretime soyunabiliyor. Bu kişi merdiven altı mantığı ile çalışırsa, zaten büyümek istemiyor. Kayıt dışı satıp, sigortasız iş gücü ile zengin olmayı yeterli görüyor. Edindiği zenginliğini işletmesi yerine özel giderlerine harcıyor. İncelemeden, araştırmadan işe girme; Belli bölgelerde bazı işletmeler gereğinden fazla olabiliyor. Komşu şu işi yapıyor, ben de yapayım diyerek işe başlıyor, Davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Eğer iş düşük, sermaye yoğunlukta ise, o sektöre katılım daha hızlı oluyor. Son yıllarda önüne gelenin inşaat sektörüne girmesi gibi. İş kurmanın arkasındaki dürtü; ?Çorba parası kazanmak´ veya başkasının yanında bu işi yapmaktansa kendi işimin patronu olayım şeklinde başlıyor. Hiçbir zaman ?bu iş yerini büyüteceğim´ gibi bir düşünce ile yola çıkılmıyor. Yani daha baştan ben küçük kalacağım diye düşünüyor. Kazanmıyor ve kazandırmıyor. Bu bir vizyonsuzluk örneği. Kültürümüz; birleşerek ya da ortaklık kurarak büyümeye engel. Ortaklıklar kurulsa bile para kazanmaya başlayınca ortaklar arasında iletişimsizlik ortak paydada buluşamama, yatırım yapılacaksa nasıl veya neye yapmak gibi anlaşmazlıklar başlıyor. ?Azıcık aşım, ağrısız başım´ veya ?Küçük olsun, benim olsun´ ya da ?Nitekim, teke tekim´ gibi deyimler ve sözler bu düşünceye çok güzel örneklerdir. Kurumsallaşamama; Mikro işletme iken, patron işi çok iyi idare edebiliyor. Ancak KOBİ statüsüne geçildiğinde, ilave yöneticiler istihdam edilmesi gerekiyor. Bu durum sabit maliyetlerde hızlı artış demek oluyor. Şirket yeterince büyümezse, artan maliyetleri karşılayamıyor ve büyüme yatırımlarını yapamıyor. KOBİ olduğunda da patron tepe yöneticisi gibi hakaret ediyor. İşin hızla büyütülmesi ve şirketin büyük şirket sınıfına atlaması gerekiyor. Ancak patron başta olduğu için, onun vizyonu, görgüsü ve bilgisi şirketin büyüyebileceği sınırı çiziyor. Stratejik düşünmeme; Başlangıçta bir vizyon olmadığı için uygun stratejilerde geliştirilmiyor. Ucuz iş gücü, akrabayı çalıştırma, tanıdıklara satma gibi düşünceler mikro işletme için nispeten çalışıyor. Büyüdükçe yetmez oluyor. Aileden çalışanlar, bilerek veya bilmeyerek patronun işini büyütmesine engel oluyor. Odaklanma eksikliği; Şirket sahipleri ?bütün yumurtalar aynı sepette olmasın´ diyerek kazancını başka alanlara yatırmayı tercih ediyor. Sermaye bölünmüş oluyor. Memleketime yatırım; Yatırım yeri seçerken, memleketime yatırım yapayım diye düşünerek işe başlıyor. Hammaddeye, müşteriye ne kadar yakın, kalifiye iş gücü var mı diye bakılmadan, o şirketin büyümesi pek mümkün olmuyor. Denetim sorunları; KOBİ´ler, mikro işletmelere göre daha çok denetleniyor. Tabii olarak bu denetimler maliyetlerini arttırıyorlar. Mikro iken olan rekabet avantajı kaybedilmiş oluyor? dedi.
FİRMALARI ZOR DURUMDA BIRAKAN HALLER?
Firmayı zor duruma düşüren durumları da sıralayan Özdemir, ?Öz sermayesi dışında borçlanarak büyüme hedefi, çek karnesi ile vadeli sanal sermaye oluşturma, müşteriden yapılan düşük karla uzun vadeli ön ödemeli bağlantı, yurt içi pazarında satış yapıp dövizle borçlanma, şirketin yıllık karından fazla ve kısa vadeli borçlanma yapması, talebi olmayan fazla üretim, karsız satış, yanlış maliyet hesaplama firmayı sona yaklaştırdığı gibi ülkenin içinde bulunduğu genel, mali ve yapısal durumda firmaları doğrudan etkilemektedir? diye konuştu.
HEPİMİZ ELİMİZİ DEĞİL, BAŞIMIZI TAŞIN ALTINA SOKMALIYIZ
Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu Genel Başkanı, NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral ise konuşmasında, ?Ülke ekonomimizin temelinin KOBİ´lere dayandığı böyle bir süreç içerisinde hepimizin yaşanmış tecrübeleri, süreç içerisinde kazandırdıkları ile ülke ekonomisinin gidişatı ile alakalı hepimizin yorumları olabilir. Bugün bunları futbolda da yapıyoruz. Hepimiz çok iyi antrenörüzdür, hepimiz çok iyi hakemizdir. Dışarıdan ahkam kesmek kolay ama bunun içerisine girince, haydi sende fikrini ortaya koy, elini taşın altına koy deyince pek o sürece girmiyoruz. Şuanda da aslına bakarsanız öyle bir dönemdeyiz. Herkesin elini değil başını taşın altına sokması gerektiği hassas bir dönemden geçiyoruz. Benden kriz kelimesini pek duymazsınız çünkü kullanmam. Kriz kelimesi bizleri umutsuzluğa, çaresizliğe yönlendiriyor. Olağanüstü dönemlerin hal ve çareleri var. Şuan ülkemiz hassas bir dönemden geçiyor ve hassas dönemlerin hassas tedavileri oluyor. Biz maliyet hesabı yapmayı pek sevmiyoruz. Piyasa kaça satıyorsa bizde ona göre satıyoruz. Her ne olursa olsun moralimizi yüksek tutacağız. Doğru çalışma politikaları izlememiz lazım. Sizlerden ricam, demoralize olmayalım. Moralimizi yüksek tutalım. Her zamankinden daha fazla hesap yaparak daha fazla çalışalım. Bunları sağladığımız takdirde kendi işletmemiz başta olmak üzere bölge ekonomisinin, ülke ekonomisini istediğimiz yönde ilerlediğini göreceğiz? şeklinde konuştu.
YENİ ÜYELERE KATILIM BELGESİ
Derneğin yeni üyeleri Reis Yurdakul, İlker Agan, Umut Mısırlı, Celalettin Kızılarslan, Mustafa Arıcı, Talha Öziş, Ali Şahin, Cenkay Çakır ve Tunç Bircan´a rozetlerinin takılıp, katılım belgelerinin verilmesinin ardından konuşan Prof. Dr. Özgür Demirtaş, yaklaşık iki saat süren sunumu kapsamında konuklara, Türkiye ve dünya ekonomisi, ticaret hayatı, Ar-Ge-inovasyon ve teknolojideki gelişmeler hakkında oldukça çarpıcı ve önemli bilgiler verdi.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME MESAJI
Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Türkiye´nin büyüme rakamlarını değerlendirerek, "Büyümenin ne kadar olduğu önemli ama sürdürülebilirlik de önemli. Bizim sürdürülebilir büyümeye geçmemiz gerekiyor. Kısa vadede büyüme devlet teşvikiyle, iş adamlarının çevikliğiyle, farklı ihracat pazarlarına girilmesiyle başarılabilir. Fakat uzun vadeli büyümeyi başarmanın tek yolu üst düzey eğitim, üst düzey beyin ve şeffaf bir ekonomidir. Büyüme devletin agresif teşvikleri ile geliyorsa, vergi artışları şeklinde bizlere dönebilir" dedi.
ABD ve Çin ekonomisinin yakın zamanda büyük sıkıntı yaşayacağına işaret eden Demirtaş, ?ABD ile Çin arasında yaşanan bu ticaret savaşının kazananının kim olacağı şimdilik belirsiz olsa da, bu savaşın ekonomiyi küresel çapta etkilemesi çok olası. Çünkü karşılıklı vergi konulan ürünler çoğunlukla dünya tedarik zincirleriyle bağlantılı. Bu da, dünya çapında pek çok ürün fiyatının aniden fırlayabileceği anlamına geliyor. ABD´nin gümrük düzenlemelerini yalnızca Çin´e değil, AB ve Rusya´ya karşı da bir pazarlık unsuru olarak tuttuğu göz önünde bulundurulduğunda, sürecin ABD´yi ekonomik ve siyasi olarak yalnızlaştırması ihtimal dışı sayılamaz? dedi.
Konuşmaların ardından Prof. Dr. Özgür Demirtaş´a, gecenin sponsorları Mehmet Varol ile Sinan Kılakay´a, Osmanlı Sarayı Düğün Salonu adına Aydın Soral ile Enver Oğuz Topuz´a plaket takdim edildi.